"Çinli meslektaşlarımız, ham maddedeki astronomik fiyatlara direneceklerini ifade ediyorlar. Dolayısıyla bizim de Türkiye’deki üreticiler olarak stoklarımızı minimum düzeyde tutmamız gerekiyor." diyen PAGEV Başkanı Eroğlu, "Hedefimiz hep birlikte petrokimya kartellerinin altı boş, spekülatif fiyatlarını kırmak için alım gücümüzü eşgüdümlü kullanmaktır." ifadelerini kullandı.
Türk Plastik Sanayicileri Araştırma Geliştirme ve Eğitim Vakfı (PAGEV) Başkanı Yavuz Eroğlu, plastik sektöründe ham madde fiyatlarındaki zamların perde arkasında arzı kısan petrokimya şirketlerinin olduğunu belirterek, "Çin’deki yeni petrokimya tesislerinin, 2021 yılı 6. ay itibariyle devreye girişiyle Çin’in polipropilen ham maddesi ithalatının yüzde 57 düşeceğini biliyoruz. Çinli meslektaşlarımız, dünyadaki en büyük ikinci ham madde ithalatçısı olan Türk plastik sanayiden birlikte hareket etme yönünde talepte bulundular.” diye konuştu.
Eroğlu, plastik sektöründe yaşanan ham madde krizine ilişkin soruları yanıtladı.
Çin’de 2021 yılında devreye yeni girecek polipropilen tesisleriyle mevcut kapasiteye yüzde 15 daha üretim kapasitesi ekleneceğini vurgulayan Eroğlu, "Bu durumdan artan hammadde arzıyla birlikte fiyatlar aşağıya inecek. 2021 altıncı ayına kadar devreye girmesi beklenen yeni petrokimya tesisleriyle birçok ana plastik hammaddesinde arz fazlası oluşması ön görülüyor. Dünyanın en büyük iki hammadde ithalatçısı olan Çin ve Türkiye’nin birlikte hareket edip, alım gücünü kullanması halinde hammadde fiyatlarının, geçmiş yıllarda yaşanan bu tür spekülatif fiyat balonlarının söndüğü gibi şimdi de 1-2 ayda yüzde 100’lük düşüş yaşayabileceği beklentisi var." ifadelerini kullandı.
Spekülatif fiyatları kırmak için alım gücü eş güdümlü kullanılmalı
Eroğlu, fiyatlar daha da uçacak spekülasyonu ile yeni hammadde alınmaması gerektiğini kaydederek şunları söyledi:
"PAGEV olarak nasıl Avrupa’daki Plastik Mamul Üreticileri Birliği (EUPC) ile iş birliği yapıyorsak, Çin’deki meslek odaları ve üreticilerle de görüşüyoruz. Çinli meslektaşlarımız, hammaddedeki astronomik fiyatlara direneceklerini ifade ediyorlar. Dolayısıyla bizim de Türkiye’deki üreticiler olarak stoklarımızı minimum düzeyde tutmamız gerekiyor. Dünyanın toplam hammadde ithalatının yarısı Çin ve Türkiye’ye ait. Bir başka değişle bu iki ülke birlik olunca piyasalara etki edecek güce sahipler. Çin, dünyadaki en büyük plastik mamul üreticisi. Türkiye ise altıncı en büyük üretici. Ülkemiz, Avrupa’da ise Almanya’dan sonra ikinci en büyük üretici. Dolayısıyla Çin ve Türkiye ihtiyaç duyulan plastik hammaddeleri yurt içindeki petrokimya tesislerinden almanın yanında ciddi oranda ithalatta yapıyorlar."
"Hedefimiz hep birlikte petrokimya kartellerinin altı boş, spekülatif fiyatlarını kırmak için alım gücümüzü eşgüdümlü kullanmaktır." diyen Eroğlu şöyle devam etti:
"Çinli plastik mamul üreticileri, geçmiş yıllarda da kendi içlerinde birlik halinde hareket edip, bu tür suni fiyat artışlarına başarıyla direnmişti. Şimdi iki büyük plastik hammadde kullanıcısı olarak güç birliği içinde bu oyunu bozacak, alım gücünü organize edeceğiz. Çin’de plastik üreticileri hammadde fiyatlarını arttırmak isteyen petrokimya şirketlerine direneceklerini, stokları kritik seviyeye gelene kadar hammadde almayacaklarını, mümkün olan ürünlerde ise geri dönüşümden elde edilen hammaddeler kullanacaklarını, hatta bu konuda enflasyonla mücadele etmek isteyen merkezi idare ile de koordineli olarak mücadele edeceklerini bize bildirdiler.
Nitekim uluslararası kuruluşlardan da teyit ettiğimiz Çin’deki yeni petrokimya tesislerinin, 2021 yılı 6. ay itibariyle devreye girişiyle Çin’in polipropilen hammaddesi ithalatının yüzde 57 düşeceğini biliyoruz. Çinli meslektaşlarımız, dünyadaki en büyük ikinci hammadde ithalatçısı olan Türk plastik sanayiden birlikte hareket etme yönünde talepte bulundular.”
Hammadde de yerli üretim önemli
Plastik Sanayicileri Federasyonu (PLASFED) Başkanı Ömer Karadeniz ise hammadde de yerli üretimin gerekliliğini bir kez daha anladıklarını hatırlatarak, "Yurtiçi üretiminizin yetersiz olması arz güvenliğinizi dış etkenlere açık hale getirmek anlamına geliyor. Navlun fiyatlarının düşük seyrettiği dönemlerde bu sorunun neden çözülmesi gerektiği çok iyi anlaşılamıyordu lakin mevcut durumda birçok pazarda rekabet halinde olduğumuz uzak doğu ülkelerinde yerleşik üreticiler hammaddeye fiziki yakınlıkları sebebiyle ton başına 300-400 dolar daha düşük bir maliyetle çalışmaktalar. Bu şartlar ülkemiz sanayisinin rekabet gücünü çok olumsuz yönde etkilemekte ve pazar kayıplarına sebep olmaktadır. Bu kapsamda orta ve uzun vadeli stratejilerle çalışmaları başlatılmış olan petrokimya tesislerinin hızla tamamlanması ve bunlara yenilerinin eklenmesi öncelenmelidir." dedi.
Karadeniz sözlerini şöyle tamamladı:
"Kontratlı hammadde alımının yaygınlaşması gerektiğini aktaran Karadeniz, "Plastik endüstrisinde işletmelerin yeterli büyüklüğe sahip olmaması hammadde tedarikinde kontratlı alım yerine spot piyasadan alımın daha yaygın olmasına sebep oluyor. Arz şoku dönemlerinde hammadde üreticileri kontratlı alıcılarını önceledikleri için spot piyasaya giren hammadde miktarı çok daha kısıtlı oluyor ve fiyatlar kontratlı alımların oldukça üzerinde seyrediyor. Bu kapsamda işletmelerimizin hem sermaye hem insan kaynağı yapısını kuvvetlendirecek adımlar atılmalı ve kontratlı alımın ehemmiyeti iyi bir şekilde aktarılmalı."
Dünya Gazetesi*