PAGEV Yönetim Kurulu üyeleri sektörün büyüklerine vefa ziyaretleri kapsamında ülkemizin ilk plastikçilerinden İbrahim Özaydın’ı evinde ziyaret ettiler. PAGEV Başkanı Yavuz Eroğlu, PAGEV 2. Başkan Yardımcısı Ali Zeki Karadeniz ve PAGEV Genel Sekreteri Ertan Güneş’ten oluşan heyet Özaydın ile gerçekleşen söyleşi tarzı son derece keyifli bir Türk Plastik Sektörü sohbetine katıldılar. İbrahim Özaydın, yaşam hikayesinden, sektöre girişine, 1950’lerdeki plastik sektörünün ilk yapılanmasından günümüze yaşadığı çarpıcı anılarını paylaştı.
Sektöre giriş öykünüzü dinleyebilir miyiz?
Uşak doğumluyum. Askerliğimi Diyarbakır’da 87. Piyade Alayı 9. Bölük Komutanı olarak Mayıs 1950 yılında tamamladım. İş hayatıma askerlik görevini tamamladıktan sonra amcamla birlikte Uşak’ta çok güzel bir inşaat malzemeleri satan bir mağaza açarak başladım. 1950’li yıllarda Milli Koruma Kanunu adı altında kanunlar çıkarıldı, birçok malzeme kara borsaya düştü ve bundan dolayıdır ki o dönemlerde esnaflık yapmak epeyce zorlaştı.
Uşak’ta önceden tezgahlar üzerinde tülbent yapılırdı. İşler sıkıntıya girdiğinde bir arkadaşım İstanbul’da bir tanıdığının olduğunu ve epeyce de yaşlı olduğu için kendi işlerini takip edemediğini, biraz sermaye ile onunla ortak çalışabileceğimi söyledi. Bende bunun üzerine İstanbul Tahtakale’de bulunan Şeyh Davut Han’a gittim. 35 m2 alan üzerine kurulu ve bakalitten cam şişelere kapak yapan bir firmaydı ve bütçesi oldukça kısıtlıydı. Ben de sermaye koyarak ortak oldum. Yine o dönemler İstanbul piyasası canlı değildi, bizim yaptığımız ürünleri, büyük firmalar yapmadığından o süreçte ağır ilerliyorduk.
O dönemlerde, yani 1956 yılında plastik işleriyle uğraşan firma sayısı oldukça azdı sayı olarak belirtmek gerekirse 10 taneyi geçmezdi. Zaman geçtikçe biriktirdiğim sermayemle daha büyük bir pres makinesi aldık. Ütü sapları, pervane çanağı yaparak para kazanmaya başladık. Bunun üzerine başka pres makineleri almaya başladık. Abdi İbrahim ve onun gibi birkaç firmadan sipariş alıyordum.
35 m2 alana kurulu yerimiz bize artık yetmemeye başladı ve bizde yerimizi Büyük Okur Handa 60 m2’lik bir yere taşıdık, çalıştığımız sürece paramız da oldu. O dönemler bizim yerimizi görenler bizimle dalga geçerlerdi. Sonradan geldiğimiz noktaya bakınca şaşırıyorlardı.
Gelişim gösterdiğiniz dönemleri aktarır mısınız?
İtalya’dan NegriBossi’den 45gr’lık plastik polietilenden bir makine aldım ve işler yoluna girmeye başladığında, fuarlara gitmeye başladım. Çocuklar için polietilen malzemeden yapılma beyaz tabanlı ve üzerinde kırmızı kelebeği olan terlik gördüm ve bu terliği muhtelif ebatlarda yaparak piyasaya sürdüm.
Eski ayakkabıları kırpıp öğütüp siyaha boyardım. Bunları topuklu kadın ayakkabılarında ses yapmaması ve aşınmaması için topuklarına takılmak üzere satışa sunardım. Bu ürünü 2gr. Plastikten yapar 25 Kuruşa satardım. O dönemde bu işlerden iyi paralar kazandım.
Sonraları boya katkılarının içinde kullanılma üzere malzemeler ve gün ışığını alan ve karanlıkta pırıl pırıl parlayan plastikten tespih yaptık. Biz bu işi yaptıktan sonra merhum Muammer İbrişim bu işe devam etti.
Biz çalıştığımız süre boyunca hiç kimseye kötülük yapmadık, ekmeğine taş koymadık, elimizden geldiğince herkese yardım edip mesleğimizi ve meslek erbaplarımızı kıskanmadık. Plastikten ekmek yiyen herkes üzerinde emeğimiz bulunmaktadır.
Negribosi’yi ilk alanlardan biriyim. 45 gramlık makineden sonra 75 gramlık bir makine satın aldım.
İtalyan asıllı Negribosinin temsilcisi Leonardo isimli bir arkadaşımız vardı, kendisi fevkalade muhteşem bir insandı. Birçok kişiye para kazandırmış ve makine satmışlığımız vardır.
1993 senesinde Güngör Özadam Bey ile ortaklıktan ayrıldıktan sonra, birikmiş sermayemle insan yetiştirmeye karar verdim. Bunun üzerine okul yaptırmaya karar verdim. Şuanda hali hazırda 4 tane Anaokulu, 1 tane İlkokul, 1 tane Ortaokul ve 2 tane Meslek Lisesi yaptırdım. Okulumdaki Müdürlere ve tüm eğitimcilerime güveniyorum. İki tane meslek okulu yaptırdım. Bunların içindeki bölümler Elektrik, Elektronik, Bilgisayar ve Muhasebe bölümleridir.
Zaman zaman çocukların okulda düzenlediği gösterileri izlemeye giderim, okuldaki coşkuyu öğrencilerin gözlerindeki enerjiyi hissettiğimde çok mutlu olurum. Bu gösterilerde özellikle 23 Nisan Çocuk bayramlarında Atatürk’ün resimlerini ve çeşitli hediyeler dağıtırız.
Eğitime neden önem verdiğinizi, dünyaya bakış açınızı bizimle paylaşır mısınız?
Hayatım boyunca ilke aldığım tek kaynak Mustafa Kemal Atatürk’tür. Onun yolunda ilerler, onun ilkeleri doğrultusunda hareket ederim. Bu düşünceleri daha 6 yaşındayken kanıksadım ve ondan sonra sürekli Mustafa Kemal Atatürk ile ilgili kitaplar okurdum.
O dönemlerde Hammadde tedariği nasıldı?
Petkim bizim kullandığımız malı ithal ediyordu bizde onlardan alıyorduk. Petkim kurulmaya karar verildiği zamanlarda, 1960’lı yıllarda Suat Ayaroğlu bu kuruma yardım etmem hususunda destek ve yardımlarımı istedi. O dönemlerde İngiltere’den Polietilen hakkında bilgi sahibi olmak ve ürün hakkında geniş bilgiye sahip olmak için bir kitap getirttim ve o kitabı tercüme ettirdim. Bilgim ve tercümem doğrultusunda Sn. Suat Ayaroğlu’na tüm desteğimi sundum. Bir süre Petkim’i bir nevi gölge idareci konumunda idare ettim.
Dernek veya sivil toplum kuruluşlarına odaklı çalıştığınız oldu mu? Yoksa Eğitim üzerine mi devam ettiniz?
1956 senesinde Uşak’ta Belediye Meclis Üyeliği yaptım. Bu hayatımda idealistliğe ve dürüstlüğe önem veririm. Bu yönde çalışan herkese sonsuz saygım bulunmaktadır.
Eğitime gönül vermenin dışında farklı bir projeniz var mı?
Sokak hayvanlarıyla ilgilenirim, onları beslerim. Sahilde bulunan hayvanlarda ilgilenirim, oradaki hayvanlar beni tanır ve hemen etrafımı sararlar.
Farklı ticari deneyimlerinizi dinleyebilir miyiz?
Biz bir dönem askeriyenin mataralarını yapardık. 1988 senesinde Irak - İran harbi sırasında 18 milyon tane şampuan şişesi yaptım, 4 bin tane matara 2 bin tane su bidonu yaptık. O dönem 1 Milyon vergi ödedim ve bana bronz madalya verdiler.
Geri dönüşüm ve personel eğitimi konularında tecrübelerinizi anlatır mısınız?
Geri dönüşüm çok önemlidir. Geri dönüşümden elde edilen mallar yoğrulmak suretiyle iplik haline getirilir ve halı yapımında kullanılır. Ayrıca otomobillerde izolasyon malzemesi olarak da kullanılmaktadır. Bununla ilgili çok değişken ve araştırılması gerekli konular bulunmaktadır.
Ayrıca işçi eğitimi de çok önemlidir. İşçinin ilgi alanıyla yani sektörüyle ilgili olarak eğitim alması kesinlikle şarttır. Kullandığı makine hakkında bilgi sahibi olmalı, günümüz teknolojisi ve koşularında eğitim alarak deneyim kazanmalıdır. Sonuç olarak ne kadar eğitilirse ve bilgi sahibi olunursa firmaya katacağı katkı da bununla doğru orantılı olacak ve verimin artmasına neden olacaktır. Böylelikle analitik düşünecektir. Bir müessese de mutlaka doğurganlık olmalıdır!
Ülkemizde en önemli konulardan biri de katma değerli ürün üretmektir. Bunun için Ar&Ge ‘ye yatırım yapmak çok mühimdir. PAGEV’in bu konudaki faaliyetlerini bundan sonrada destekleyeceğim.Bu ülke bizim ve hep bizim olacaktır. İnsanımıza sahip çıkmamız gerekli, kimseyi ötelememeli ve ötekileştirmemeliyiz. Bu ülke bizimse içindeki insanıyla bizimdir, vatanımıza sahip çıktığımız gibi insanımıza da sahip çıkmalı, paylaşmaya ilke edinmeli ve buna önem vermeliyiz. PAGEV Başkanı Sn. Yavuz EROĞLU ve yönetimine nazik ziyaretleri için çok teşekkür ediyorum .